Laik Demokrat devletin faaliyetini yürüten tağutlarını müslüman görmen senin itikadını sıkıntıya sokmuştur .
Tekfir fıkhi bir meseledir itikada taalluk etmez. Bizim itikadımız birdir, peygamberin yolundayız ve bu ihtilaflar zarar vermez.
SubhanAllah, Allah'ın peygamberi hakkında sadece kardeşini Mısırda tutarken Allah'ın kanununa uydu veya başka bir ifadeyle Kardeşini yanında tutarken Mısır (Kralın) dinine / yasalarına göre uymadığı fakat diğer zamanlarda Kralın küfür kanunlarına uyduğunu nasıl istinbat ediyorsun?
Dinül melik ifadesini küfür kanunu şeklinde tevil etmeye bir sebep yok. Müfessirler kanun, sultan, nizam şeklinde tefsir etmişler. Şari Teala'nın yasaları dışındaki her yasa küfridir şeklinde bir kaide ortaya çıkıyor sizin sözünüzde ancak bu böyle değildir. Şari bir hüküm koymadıysa kullar muhayyerdir, ki Yusuf aleyhisselam'ın da burada muhayyer olması muhtemeldir. Beni İsrail'in örfünün ne derece bağlayıcı olduğunu bilemeyiz, bu muallakta kalıyor. Ayetin zahiri muhayyer olmasına ihtimal veriyor. Kralın kanunlarını Yusuf aleyhisselamın bizzat icra ettiği medlul olmasa da bu kanunların âdeten hakim olduğu, Yusuf aleyhisselamın bu icraatinin istisna olduğu ortaya çıkıyor. Ki muhayyer olması durumunda bizzat icra etmesinde de beis olmaz. Sâlif ümmetlerin şeriatlarını yeterince bilmiyoruz ve bunu kıyasa asıl olarak alamayız.
Bu nacizane benim istinbatımdır. Vallahu alem.
sarih olan (dinin aslından) meselelerin inkar veya tahkiri gibi durumlarda konuya vâkıf ve ilim ehli müslüman da tekfir edebilir.
Bu makul ve salih olan usüldür. Demokrasi meseleleri ise bu şekikde sarih değildir, yoksa hakkında yüzlerce risale yazılmazdı. Puta secde etme gibi malum min el din bil darura değildir.
Kemalistler tağutu ekber oluyor de, Kendini İslama nisbet ettiği halde ülkesini bırak Kıtalararası dolaşarak ülkenizi küfür kanunlarıyla Laikçe hükmedin diyerek Dini güncelleyenler müslüman kardeşimiz oluyor öyle mi? 20 senedir tek başına iktidar olanların tağutu ekberlerden daha fazla dini ifsad ederek beyin ve kalblerde laçkalaştırdığı göremiyor musun?
Hocam dediğim gibi Nehda ve AKP'nin post-İslamcı usulünü benimsemiyorum. Ancak laikliğe davet etmesi stratejik bir çağrıdır. Hudutları şimdi ikame etme, şeriat ahkamını ve şeri siyaseti şimdi ilan etme şeklinde. Mısır özelinde bu özellikle Hristiyan azınlığı ve liberalleri ilgilendirir. Ki Mursi siyaseti liberallere bıraksaydı milliyetçilerin devrimi -ki İslamcılığı bahane öne sürdüler- engelleyebilirdi şeklinde bir fikir var. Bu laikliği akide olarak benimseme değil: hudutlar yoktur, İslamın kamu ahkamı yoktur, vs. gibi. Buna fıkhul vaki diyorlar. Bu fikri kabul etmesek bile, ki Ihvanı Müsliminden karşı çıkan çok olmuştur ve ona uymamışlardır da, bu tekfire sebep değildir.
Hakimiyetin kayıtsız şartıs milletin olması ise yanlış bir söz değildir. Bu söz 1921 TC anayasasında da vardı. Kaydü şart kavramı insanlara ilişkindir, sultanın halkın şurası ile meşrut ve mukayyed olması gibi. Allah'ın "hakimiyyeti" bunun üstündedir ve tabi ki de milletin iradesini takyid eder, ki irade siyasete ve örfe taalluk eder şeri ahkama değil. Mecliste fetva alınırdı kararın şer'e muvafık olduğunu. Anayasada meclis ahkamı şeriyenin tenfizi görevini bizzat icraa eder ayllyazıyordu 1928'e kadar. Kavramın farklı anlaşılması Kemalistlerin tahrifi ve Mevdudi'nin kullanımı ile değişti. Asıl manası bu değildi. Mesela Avrupa'da Bodin mutlak hakim kral derdi. Ama aynı zamanda onun ilahi irade ile mukayyed olduğu ve mesela insanların canına kıyma yetkisinin olmadığını söylerdi. Bugün liberal demokrasiler de meclisin tabiat kanunlarıyla (can emniyeti mal emniyeti vs.) mukayyed olduğuna inanırlar ama halk mutlak hakimdir derler.
Bu siyadet ve seyyid kavramı üzerindeki antlaşmazlığa benziyor. Seyyid Allah'tır, ama insanlara da seyyid denir. Mana farklıdır.
Anayasadaki asıl ciddi sorun 6 ok (devrimcilik ve laiklik özellikle) ve Evrenle giren değiştirilemez maddesi. Buna imza atılması büyük sorundur. Ancak örfen yani kamuda bu ciddiye alınmıyor ve yazıldığı gibi antlaşılmıyor. Bu da tevile mahal açar ve tekfiri şüpheli kılar. Şeyh El Ulvan gibi Maide 44'i zahiri üzerine alsanız ve küfür dune küfür mefhumunu temelden reddetseniz ki bunu yapmadığınıza sevindim yalnızca fiile bakarsınız, ama mesele
"Kur'anın tamamen yürürlükten kaldırıp hesaba alınmadığı küfrün yuvasını ve kulları"nı tespit ise bu kişilerin fiillerinin sonuçlarını, algılanmasını ve niyetlerini incelemeye götürür işi. Böyle olunca da tekfirden sakınmak daha sağlam oluyor. Puta tapanın ne yaptığı şüphe getirmez. Tazim ediyor ve ilahlaştırıyor putu secdesi ile. Putun önüne anahtarını düşürmüş de eğilip onu alıyor olamaz. Ancak siyasi fikriyat ve icraat çok farklı. İnsanların niyetini anlamalıyız. Tamamen yürürlükten kaldırmada da aynı şekilde kasıt aranır, zaaf dikkate alınmalı. Hocanız merhum Hasan Karakaya da öyle demiyor mu?